Siyasal
iletişim alanında son dönemlerin popüler iletişim mecrası sosyal medya… Yapılan
analizlerin çoğu da sosyal medyada yürütülen seçim kampanyaları üzerine. Sosyal
medyanın gücü inkâr edilemez. Seçim kampanyalarındaki rolü de her geçen gün
artmakta. Özellikle 2008 Amerika Birleşik Devletleri seçimlerinde Barack Obama
ve ekibinin sosyal medya üzerinden ciddi bir kampanya başlatması bu alanın
popülerleşmesindeki en önemli etken. Peki, sosyal medyanın kampanya esnasında
kullanılması geleneksel propaganda yöntemlerinin yok olmasını mı sağlıyor?
Geleneksel Yöntemler de Tüm Hızıyla Devam
Daha önceki
“Sosyal medya ve akıllı araçlar Amerikan kampanyalarının artık vazgeçilmezi”
başlıklı yazımda Amerikan seçimlerinde sosyal medya kullanım oranlarından ve bu
oranların 2008 yılı seçimleri ile kıyaslandığında %37’den %69’a çıktığından
bahsettim. Sorumuz basit: Sosyal medya tüm hızıyla ilerlerken geleneksel
propaganda teknikleri ne durumda? Aynı başlıklı yazıda seçim haber alma
süreçleri ile ilgili olarak PEW Araştırma Şirketinin (Pew Research Center)
araştırmasına göre yüz yüze görüşme oranlarının yüksekliğinden de bahsetmiştim.
Kampanya analizini derinleştirecek olursak partilerin seçim stratejilerinin de
aslında geleneksel yöntemleri dışlamadığını, aksine tüm hızıyla devam
ettirdiklerini görüyoruz.
2007 seçim
kampanyalarının karşılaştırmalı analizlerini yaptığım doktora tezimde Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin en büyük gücünü sahada seçmenlerle sürekli iletişim
içinde olmasından kaynaklandığını saptamıştım. Modern iletişim teknikleri
uygulanmaya başlanmış olsa da geleneksel yöntemlerden özellikle ev
ziyaretlerinden, esnaf gezilerinden vs. hiç vazgeçilmediğini ve bu mecralarda
uygulanan profesyonelliği ayrıntıları ile analiz etmiştim. Bu araştırmaya göre,
özellikle “Mahalle Temsilcileri” sistemi ile “Mahalle Organizasyonları”nın
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ciddi güç sağladığını biliyoruz. Seçmenlerle
kurdukları iletişimin sürekliliği partinin seçmeni ayrıntısıyla tanımasını
sağladığından bu seçmene doğru mesajı doğru kanallarla iletebilme başarısında
rol oynayan en büyük etkenlerden de biri olduğunu söyleyebiliyoruz. Adalet
ve Kalkinma Partisi`nin uyguladığı bu kampanya stratejisi ile Obama’nın 2012
seçim kampanyasını incelediğimizde gördüğümüz benzerlik şaşırtıcı.
Seçim Ofisi Sahanın Kalbi
Eyalet
|
Obama Seçim Ofisi Sayısı
|
Romney Seçim Ofisi Sayısı
|
Ohio
|
131
|
40
|
Florida
|
104
|
48
|
Wisconsin
|
69
|
24
|
Iowa
|
67
|
14
|
Colorado
|
62
|
13
|
Virginia
|
61
|
29
|
Pennsylvania
|
54
|
25
|
North Carolina
|
54
|
24
|
Michigan
|
28
|
24
|
Nevada
|
26
|
12
|
Başarı
Net: 10’da 10 Obama
En çok seçim ofisi açılan eyaletlerde alınan oy oranlarına bakacak
olursak Obama’nın bu 10 eyaletin 10’unda da seçimi kazandığını görüyoruz.
Obama’nın her eyalette seçim ofisi açtığınıbelirtmiştik. Açılan ofislerin
dağılımına baktığımızda Obama`nin sadece kararsız veya Cumhuriyetçi değil,
geleneksel olarak Demokrat sayılan bazıeyaletlerde de ciddi sayıda seçim ofisi
açtığını görüyoruz. Örneğin California. Romney’in de geleneksel olarak
Cumhuriyetçi sayılan bazıeyaletlerde seçim ofisi açtığını saptayabiliyoruz.
Örneğin Utah. Kapsamlıolarak bir inceleme yaptığımızda geleneksel oy
potansiyeli olan bu eyaletlerde seçim ofisi açılmasının temel nedenlerinden
birinin“Bağış Toplama Aktiviteleri”olduğunu anlıyoruz. Tıpkı New York ve
Texas’da da olduğu gibi… Evet, o halde seçim ofisinin bir fonksiyonun da bağış
toplamak olduğunu belirtmekte yarar var. Partiler güçlü oldukları eyaletlerde
açtıkları seçim ofisleri ile kampanya bütçelerine ciddi yarar sağlayabiliyorlar.
Bu eyaletlerde yaşayan gönüllülerin kendi seçim ofislerini açma girişimlerinin
de buralardaki ofis sayısını artıran bir etken oldugunu belirtmekte yarar var.
[1] Rakamlar Obama ve Romney’in
kampanya web sitelerinden “Ofisini Bul” başlığı altından hesaplanmıştır.