25 Mart 2013 Pazartesi

YİNE YENİ YENİDEN: SEÇİM SLOGAN VE STRATEJİLERİ

Seçim sloganları belirli bir dönemi yansıtır mı? Yoksa, siyasi partiler konjonktür gereği daha önce kullanılmış sloganlardan yararlanabilirler mi? Türkiye’de seçim dönemlerinde eski sloganların, daha önce denenmiş seçim stratejilerinin tekrarını görmek çok yabancısı olmadığımız bir uygulama. 

Siyasal iletişim tarihimizin ilk profesyonel seçim kampanyası 1977 genel seçimlerinde yapıldı. İlk kez bu seçimlerde siyasi bir parti seçim kampanyasını profesyonel olarak yürütmesi için bir reklâm ajansı ile anlaşmıştı. Sözü geçen parti Adalet Partisi (AP), ajans Cenajans idi. 1977 seçimlerinin galibi CHP olsa bile, o dönem AP için hazırlanan bu ilk profesyonel seçim kampanyası siyasal iletişim tarihimizi öylesine etkilemiştir ki, o dönem kullanılan bir takım stratejiler günümüzde de seçim kampanyalarında aynen tekrarlanmaktadır. Siyasi partilerin 2007 seçim kampanyaları, bize merkez sağ partilerin eski seçim kampanyalarına bir yolculuk yaşatmaktaydı. Özellikle AKP’nin 2007 seçim kampanyasında kullandığı bir takım stratejiler, bu kampanyaları net bir şekilde hatırlatıyordu.

 Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Merkez Sağ Mirasına Sahip Çıkma Eğilimi


2007 yılında daha seçim kampanyası başlamadan, AKP’nin Demokrat Parti geleneğine ve mirasına sahip çıkmaya çalıştığını gözlemlemek mümkündü. 2007 Cumhurbaşkanlığı krizinde Abdullah Gül’ün 6 Mayıs saat 18h00’de Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilirken yaptığı basın açıklamasını “Söz Milletin sözleriyle bitirmesi, 1950 seçimlerinde Demokrat Partinin kullandığı tarihi Yeter Söz Milletindir sloganını hatırlattı. Daha sonrasında Tayyip Erdoğan’ın da 16 Mayıs 2007’de grup toplantısında yaptığı konuşmasında Menderes örneğini hatırlatarak “Önce yeter, söz milletin süreci başlamıştı, şimdi de yeter, karar milletin diyoruz”[1] demesi, sloganın açıkça kullanıldığının bir deklarasyonuydu. 

AKP bununla da sınırlı kalmamış, kampanya döneminde  “Milletin Adamları” reklâm afişinde de “Onlar Atatürk’le perçinleşen millet sevgisinin simge isimleri. Onlar bu toprağın sesi, vicdanı, atılım ruhu. Onların yüreğinde millet, milletin yüreğinde onlar. Onlar; milletin adamları” metniyle beraber Tayyip Erdoğan’ın portre fotoğrafı Menderes ve Özal ile beraber kullanılmış, böylece Tayyip Erdoğan’ı merkez sağın efsane liderleriyle de özdeşleştirmeye çalışılarak yine bu mirasa sahip çıkılmaya çalışılmıştı.

Demokrat Parti sloganına sahip çıkan ilk parti AKP değildi aslında. Adalet ve Kalkınma Partisi bu sloganı kullanmadan seneler önce, 1999 Genel Seçimlerinde, Doğru Yol Partisi de “Yeter! Hak Milletin!” sloganıyla seçmen karşısına çıkmış ve Demokrat Parti geleneğine gönderme yapmıştı. İki kampanya arasında ortak nokta sadece benzer slogana gönderme yapmaları değil, aynı zamanda her iki kampanyanın da Erol Olçak’ın yönetimindeki Arter Ajans tarafından hazırlanmış olmasıydı.


Adalet ve Kalkınma Partisi Adalet Partisi Stratejisini mi Tekrarlıyor?


Atatürk ile özdeşleşmiş CHP karşısına, CHP’nin bu silahını kırabilmek için, aynı referansa gönderme yapan bir seçim afişi hazırlamıştı Adalet Partisi. “Milletin Efendisine Böyle Hizmet Edilir” sloganıyla başlayan seçim afişi, Adalet Partisi döneminde uygulanan köy ve tarım politikalarıyla köylüye sağlanan kolaylıklardan bahsediyor, afişin alt kısmında, AP ambleminin hemen altında da, koyu harflerle yazılan  “Milletin Efendisinin Hizmetinde” sloganı ile de Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü Milletin Efendisidir” sözüne gönderme yapıyordu. Yapılan bu gönderme ile Adalet Partisi hem bu bilinen sözün popülaritesinden yararlanmış, hem de aynı izde olduğu izlenimini vererek Atatürk’ü CHP tekelinden çıkartmaya çalışmıştır.


2007 seçim kampanyası süresinde reklâmlarında Atatürk’e açıkça referans veren tek parti Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Sadece “Milletin Adamları” reklâmında Atatürk’ü referans olarak kullanmakla kalmıyor, “Türkiye Tek Millet Tek Bayrak, Tek Vatan Tek Devlet” reklâmında da “Atatürk aziz milletimizin her ferdini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde birleştirmiştir… Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyetimizin değerlerini her türlü gündelik siyasi tartışmanın üzerinde tutarak; ayrıştıran değil birleştiren, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat zemini haline getirmek için çalışıyoruz”  diyerek tıpkı Adalet Partisi'nde olduğu gibi Atatürk’ün mirasına sahip çıktığını göstermeye çalışmış böylece Atatürk CHP tekelinden de çıkarmaya çalışmıştır.
Bunun yani sira, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2007 seçimleri boyunca sıkça kullandığı “Bu Memleket Hepimizin” şarkısının sonunda Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşından da dizeler yer almaktaydı:

(Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.                

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:                 

Verme, dünyalarıalsan da, bu cennet vatanı              

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?          

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!                 

Canı, cananı,bütün varımı alsın da Huda,                  

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.)


Mehmet Akif Ersoy da ilk kez kullanılmıyordu bir seçim kampanyasında. Bu da bizim geçmiş seçim kampanyalarında rastladığımız bir seçim stratejisiydi. Yine 1977 seçimleri sırasında, 30 Mayıs 1977 yayınlanan Adalet Partisi seçim ilanında, Mehmet Akif Ersoy’un « Çamlıbel sanki şehir, zabıta yok, rabıta yok /Aksa kan sel gibi bir dindirecek vasıta yok » dizeleri yer almıştı. Böylelikle Adalet ve Kalkınma Partisi yine Adalet Partisi reklâmlarından stratejik bir alıntı daha yapmış oluyordu. 

2007 kampanyası süresince “milliyetçilik” konusunda eleştiri alan Adalet ve Kalkınma Partisi, İstiklal Marşı dizelerine de yer vererek bir anlamda bu eleştirilere karşı çıkmaya çalışmıştı. Diğer bir açıdan da uzun zamandır kampanyasında Nazım Hikmet’in şiirinden alıntılanan “Güzel Günler Göreceğiz” şarkısını kullanan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Nazım Hikmet’ine karşılık Mehmet Akif Ersoy ile cevap vererek de siyasi yelpazedeki çizgisinin altını çizmiş oluyordu.


2007 AKP Kampanya Stratejisinde 1989 Anavatan Partisi Kampanya Taktiği

Benzer şekilde, 2007 seçim kampanyasında, Tayyip Erdoğan’ın belediyenin kendi partisine ait olan illerde hükümet ile belediyenin aynı partide olması durumda başarının ne denli artığı örneklerini vermesi, hatta İstanbul’da Cemal Reşit Rey Konser salonunda yaptığı toplu açılış töreninde bunu açıkça belirtmesi de, bizi 1989 yerel seçimlerine ve Anavatan Partisi'nin bu dönemde kullandığı seçim stratejisine götürdü. Bu dönemde, “Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz?”, “Farklı dilden konuşan bir belediye başkanı ister miydiniz?”, “Makamsız, Mekânsız, İmkânsız, İktidarsız bir belediye başkanı ister miydiniz?” ve “Para para diye düşünen bir belediye başkanı ister miydiniz?” başlıklarıyla yayınladığı dört reklâmda da, Anavatan Partisi belediye başkanı ve hükümetin farklı partilerden olmasının ortaya çıkaracağı zorluklardan bahsedilerek seçmene bir anlamda gözdağı veriyordu.

Peki ya diğer Partiler?

1977 AP’nin seçim kampanyası içindeki “Canım Anacığım” sözleriyle başlayan bir başka reklâmında da “uğursuz kavganın kavgacıları” diye kaleme aldıkları mektup örneği 2007 seçim kampanyasında DP’nin kullandığı Memet’e mektupları anımsatıyordu.

Bazı partiler kampanyalarında bize sloganlarının zamansızlığını göstermek istercesine aynı sloganları kullanmaya devam etmekteler. Örneğin MHP, 1977 seçimlerinde “Ezan inmeyecek, bayrak dinmeyecek” sloganını kullanıp,  tam 30 yıl sonra da bu sefer “Hazır mı?” seçim şarkısında “ezanımız inlesin / diyorsanız MHP/ bayrağımız inmesin /diyorsanız MHP” sözleriyle seçmen karşısına çıkmayı tercih etti.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde Durum Farklı Mı?

Benzer slogan ve stratejilerin kullanılması sadece sağ partilere ait bir özellik değil. 1977 seçim kampanyası birçok partiye ilham olmuş olacak ki AP’nin yukarıda bahsettiğimiz Mehmet Akif Ersoy dizeli ilanın alt tarafında Adalet Partisi ambleminin altında gördüğümüz “Seçim için değil, rejim için sandık başına” sloganı da 2007 seçimleri boyunca CHP’nin kullandığı seçim stratejisini hatırlatmaktaydı. Mitinglerinde Deniz Baykal “ 2007 seçimlerinin basit bir seçim değil, aksine bir rejim seçimi” olduğunu vurguluyor, CHP’li siyasetçiler de saha çalışmalarında “rejim” meselesinin altını çiziyorlardı.

İthal Slogan 

Diğer bir örnek, 2009 Yerel Seçimlerinde İstanbul Belediye Başkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kullandığı “Sakin Güç” sloganı 1981 Başkanlık seçimlerinde Mitterrand’ın kullandığı (La Force Tranquille) sloganın Türkçesi olması. Bu bağlamda aslında slogan sadece eski değil aynı zamanda ithaldi. 1991’de seçim kampanyasını hazırlaması için Jacques Séguéla ile anlaşan Anavatan Partisinden sonra CHP de aynı reklâmcıyla işe koyulmasa da aynı reklâmcının bulduğu seçim sloganı ile yola çıkmıştı. Her ne kadar bu slogan Mitterrand’a Fransa’da 5. Cumhuriyet’in ilk sol başkanı seçilmesine olanak sağladı ise de Kılıçdaroğlu sadece oy oranını artırmakla yetinmek zorunda kaldı.

Sonuç:

Görülüyor ki benzer stratejiler, benzer sloganlar kullanmak sadece bir döneme veya bir partiye ait bir özellik değil. Türkiye’de siyaset iletişimi tarihinin çok kısa bir geçmişi olması ve siyasi kampanyaların profesyonelleşmesinin çok yavaş ilerlemesi belki de bu alandaki zayıflığının en temel nedenleri. Geçmiş tecrübeler bize gösteriyor ki, başarı kazanmış slogan veya strateji kullanmak başarı garantisi vermiyor. Önemli olan her dönemin kendine ait konjonktürü, kendine ait dinamikleri olduğunu göz önünde tutarak bu dinamikleri yakalayacak toplumsal okumaları yapabilmekteki başarı.



[1] « Menderes’e Vurgu » ; Milliyet ; 17 mayıs 2007 ; p.18.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder